KAPHİB’den Haberler

ÜYELERİMİZDEN

AYDINLI GARDEN HOUSE

AYDINLI GARDEN HOUSE

HOTEL CAVE KONAK

HOTEL CAVE KONAK

VERA HOTEL TAŞSARAY

VERA HOTEL TAŞSARAY

TURİST HOTEL CAPPADOCİA

TURİST HOTEL CAPPADOCİA

ÇİNER HOTEL - GÖREME

ÇİNER HOTEL - GÖREME

KAPADOKYA INN (RAMADA)

KAPADOKYA INN (RAMADA)

UÇHİSAR KAYA OTEL

UÇHİSAR KAYA OTEL

DİLEK KAYA OTEL

DİLEK KAYA OTEL

GAMİRASU CAVE HOTEL

GAMİRASU CAVE HOTEL

KAPADOKYA ORGANİK

KAPADOKYA ORGANİK

FAİRYLAND CAVE HOTEL

FAİRYLAND CAVE HOTEL

ROZA RESORT OTEL

ROZA RESORT OTEL

DIAMOND OF CAPPADOCIA HOTEL

DIAMOND OF CAPPADOCIA HOTEL

OSMANLI MANOR

OSMANLI MANOR

Elevres Stone House Otel

Elevres Stone House Otel

MİRACLE CAVE HOTEL

MİRACLE CAVE HOTEL

CAPPADOCIA ESTATES

CAPPADOCIA ESTATES

ARIANA SUSTAINABLE LUXURY LODGE

ARIANA SUSTAINABLE LUXURY LODGE

GÖREME ALATURCA HOUSE

GÖREME ALATURCA HOUSE

PERİSSİA OTELİ

PERİSSİA OTELİ

KAP-HİB Facebook

HACI BEKTAŞ VELİ MÜZESİ

HACI BEKTAŞ VELİ MÜZESİ:

Hacı Bektaş Veli'nin, o zamanki adı "Sulucakarahöyük" olan Hacıbektaş'a gelerek, burada öğretisinin temellerini attığı bilinmektedir. Mütevazi olduğu tahmin edilen ilk yapılanmadan günümüze intikal eden tek yapı, bizzat Hacı Bektaş Veli tarafından kullanıldığı düşünülen "Kızılca Halvet" adındaki "Çile Damı" dır. Kızılca Halvet ile bunun kuzey duvarına bitişik olan Hacı Bektaş Veli'nin Türbesini, külliyenin çekirdeği olarak kabul etmek gerekir. Vilayetname'ye göre türbe, atası Gazi Osman ile yakınlıklarından dolayı, Hacı Bektaş'ın anısına içten bağlı olan Sultan Gazi Murat (Orhan Bey) (1326-1389) tarafından, Yanko Madyan adlı bir mimara yaptırılmıştır. Türbenin, Seyyid Ali Sultan tarafından 1385 yılında yaptırıldığı da ileri sürülmektedir.

Alevi-Bektaşi düşüncesinin olgunlaştığı dönem olarak bilinen 14. yüzyılda, daha sonraları tarikat külliyesi olarak kullanılacak bir yapı topluluğunun oluşmaya başladığı anlaşılmaktadır. Hacı Bektaş Veli Dergahı Orhan Gazi, I. Murad, Yıldırım Bayezid ve Yavuz Sultan Selim dönemlerinde yapılan eklerle genişletilmiş ve 16. yüzyılda bugünkü konumuna getirilmiştir. Sultan II. Bayezıt, 1485-1486 yıllarında türbenin çevresini düzenlettirmiş ve kubbesini kurşunla kaplatmıştır. Türbe, Sultan IV. Mustafa dönemine rastlayan 1807 yılında da onarım görmüştür. 1826 yılında Yeniçeri Ocağını kapatıp, Bektaşiliği yasaklayan Sultan II. Mahmut, çıkardığı 11 Ocak 1827 tarihli fermanla, "Anadolu'daki bütün Bektaşi tekkelerinin türbe mahalleri hariç bütün binalarının yıktırılmasını; eşya, emlak ve diğer gelirlerine el konulmasını" emretmiştir. Birçok Bektaşi tekkesi camiye dönüştürülmüş ve daha çok Nakşibendi tarikatına mensup şeyhlerin idaresine bırakılmıştır. 1839'da tahta çıkan I.Abdülmecid (1823-1861) döneminde Bektaşi tekkeleri yeniden canlanmıştır. Sultan Abdülaziz, 1862 yılında İstanbul'dan gönderdiği mimarlar ile yapı topluluğunu ve türbeleri onartmıştır. Sultan II.Abdülhamit de 1895'te dergahı onartmış, genişletmiş ve bugünkü durumuna gelmesini sağlamıştır.

30 Kasım 1925 tarihinde yürürlüğe giren Tekke ve Zaviyelerin kapatılmasına dair yasa ile, Hacı Bektaş Veli Dergahı da kapatılmıştır. Hacı Bektaş Veli Dergahında bulunan eserler, Milli Eğitim Bakanlığı Müzeler Genel Müdürlüğü'nce gönderilen bir heyet tarafından saptanarak, önemli ve taşınabilir durumda olanlar önce Ankara Kalesindeki bir depoya, Ankara Etnografya Müzesinin kurulması ile sözkonusu müzeye taşınmıştır.  

Külliyenin geniş kapsamlı onarımına 1958 yılında Milli Eğitim Bakanlığı tarafından başlanmış, 1959'dan itibaren Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından devam edilmiş; büyük ölçüde aslına uygun biçimde tamir edilen külliye, 16 Ağustos 1964 tarihinde müze olarak ziyarete açılmıştır.

Hacı Bektaş Veli Külliyesi 1.Avlu (Nadar Avlusu), 2.Avlu (Dergah Avlusu) ve 3. Avlu (Hazret Avlusu) çevresindeki yapılardan oluşmaktadır. Külliyede bulunan tüm yapılar, fonksiyonlarına uygun biçimde bu avluların çevresine yerleştirilmiştir. Bektaşiliğe özgü terminolojiye uygun olarak bu yapılara, "mihman evi, aş evi, ekmek evi" gibi adlar verilmişti. Kendi içinde birer "ocak" şeklinde teşkilatlanmış olan bu birimlerde, "mihman evi babası, aş evi babası” olarak adlandırılan bir baba ve bu babaya bağlı "canlar" (dervişler) faaliyet göstermekte; bütün babalar Pir Evi'nde postnişin olan Dede Babaya tabi bulunmaktaydı.